12 Nisan 2010 Pazartesi

TOP'LU İĞNE 34 ...

Rüzgar; bir kez daha o Kıbrıs pazarında saçlarımın arasında haris ve hoyratça girdaplar ile aklıma garip şeytani nefesini sokmaya çalışıyordu...
Akdeniz bir kez daha kabarmış, ama kabaran gönlümün yananında sütliman olmak yerine süt rengi dalga köpükleri ile güzlerimin önünde Anadolu'dan gelen tevazuyu keskin kayalara vahşi bir ıslık çıkararak çarpmakdaydı..

Buzdolapçı'nın yandaşları taraf olmuş para dağıtırken, KKTC meçhule doğru yer almakdaydı. Karpazın doğasında çokdan bir ÜS inşaatı başlamış ama eşşeği tecavüze uğrayıp ağaca bağlanmış ve ölümüne de yol açılmışdı...

Günlerdir gözümün önünden akan hayatın komedisi bir anda adetadan tırısa sonra da dörtnalaya geçercesine bir filim şeridi misali kalavyeme doğru parmaklarımla koşmaya başlamışdı..

Tayland'daki çaresiz sıtmanın epidemik krizi hemen gölgede bırakılmış, 20 ölü beşer, haber kanallarından teşhir edilsin diye asfaltlara yayılmışdı.

Kırgızistan ayakda ama Peygamber karikatürleri ile dalga geçen NATO komutanı Rasmussen'in uçakları hala aynı semalardaydı, diğer komutanlar ise kimbilir hangi heladaydı...

Medyedev ve Obama el sıkışmış, Çin ve Hindistan ''Nükleer Buluşma'' için MUSA nın ülkesi USA' ya canlı yayınlarla havalanamışdı..

Persler şah'lanmaya hazır , emirlikler ise çokdan Pakistan Moda haftasında Rabia Z ile deiflelere nazırdı..Maaliye nazıı ise kimbilir hanig karıdaydı...

Diğer bir uçak nasılsa Polonya'nın nakız talihine çakılmış, Sudan'da ise seçimler henüz başlamışdı..Darfur'da ki 1.500.000 masum artık yok ama yerine bir okadar alışın verişin merkezi olan yer kamu arazinlerinde peydahlanmışdı..

İngiltere'de ki seçimler ise sanal ortam için imzalanmış ama Latvialı gençler pasaport alabilmek için Rusça imtahanlarına takılıp kalmışlardı..

Brezilya'daki çamurun altındaki sivillerin Çin'deki madenlerdekiler ile benzerliği çokdan olağanlaşmış ama Haiti akılda bile yer almamışdı.. Myanmar ve Burma gündemden kalkmış Japonya da yoğun sağnak yağmur başlamışdı.. Büyük mercan resifine petrol bulanmış ama hala Bület Ersoy ve Seda Sayan yeni birerkoca bulamamışdı...

Yurdumda ise en keriz müşteri olan öğrenci ve hastalar bir kez daha kazıklanmış emeklilik ise alay konusu bir hal bile olamımışdı.. Anayasa babayı almış, mahallenin bıçkın delikanlıları anam avradım demeden satışa dalmışdı..

Şaklaban kahvaltıları gündemden düşmüş,son çare Polis bayramındaki İstanbul'un 5. kez lalesi ile buluşmasıyla şahlanmışdı..
Soğan %33 zam almış ve rekor kırmış oysa 1 lale soğanının fiatını bile yakalayamamışdı..Soğan ekmek bile hayal olmuş Zeytin keçi bokunu sollamışdı..

Çamaşırcının karısı ise hukuk guguğunda malum kanallarda lila daracık kazağı ile silikonları ve botokslarına suratında kaza yaptırmışdı..

Hal ve gidiş sınıfda kalmış , ahval ise hem şaşa hem baka hemde yaya kalmışdı..
Aylardır yurdumun Üniversite ve yüksek okullarından aldığım eğitim güvenlik ve finans zafiyetlerinin notlarını kontrol edip birazda onları artık kaydetme zamanıydı..

Rüzgar sertleşiyor , içime serin bir ürpertiyi salmaya devam ediyordu..
Giri gökyüzü monarşisini ilan etmiş buna rağmen ithal tropik bitkilerin köşe yazarı kılığındaki ihaleci ve medya patronu tetikçisi emanet halleri hala park ve bahçelerde nazlı gelin gibi direniyordu ...

Şeffaf gecelik kılığındaki sanalım KKTC de kömür ve buharla çalışdığı muhakkak olan internet kanalında yalnız kalbi aramayı çokdan bırakmış diz üstünde hayatı dikmeye ve aklım ile çar na çar sövmeye devam ediyordu....

Dünya değişiyor ama insan hala aynı ahmaklıkda direnerek televizyon denen sahte dünyadaki teşhire imreniyordu....Yan darbelere mukavaemetli hava yastıklı diziler ve de canlı yayındaki rezillikler ise seyir halinde prıvadan kıça yalpaya yer veriyordu..

Devede kulak çokdan tele kulak, deveye diken ise adama ise migren olmuş; Sara hastaları ise hala ekranlarda car car ötüyordu..

Günler geçiyor yollar kısalıyordu ..
Eğtim Sağlık ve Güvenlk eşkenar üçgeni, Mekke Kudüs ve Vatikan'ın genişaçı şeytan üçgeninden sanki sıyrılmanın günlerini sayıyordu...

Polyester albayrak ve alsancak yerine yünlü ve ipekli deden kalma ahlak sandıkdaki yerinden alınıp uçkurlarından müzdariplere karşı yeniden camgüzeli olmaya namzet bir hazırlık yapıyordu..

Dünya dönüyor ama devran da ona aynı mekanda makadından eşlik ediyordu..
Keser ise sapını sapan yapmaya hazırlanmış, bu coğrafyadaki karasaban hırsızı 5 köpek balığı aile ve 25 çöpcü balık şaibeye dair bir destanı kalvyeden hazırlıyordu..

Engerek on, kelebek kon olmuş balyoza salayangoz sunmuş lakin yerine Oğuz destanı sunulmaya soyunulmuşdu...

Diz sütünde dikilen hayatlar bayatlıyor , tıkır tıkır diyerek ceplerini tıka basa dolduranlar tangır tungur ahlakları ile hatır hutur kaşıdıkları göbeklerini artık zor taşıyordu.... Kaldırım ihalelelri yalpalamış medeniyet denen tek dişi kalmış canavar saçmalamış ama TC hala bu işe bakakalmamışdı.. Satılık hayatlar bakılık , takılasaı karanlık salaklar ise kiralık olmakdan öteye yol alamamışdı.. Yeni Lale devri aruz veznine nazire yapmış, Serdar Ortaç'ın bestelediği Sibel Can'ın söylediği yeni versiyonu şak şak çıların çekmecelerindeki başka kasetlerde saklı kalmışdı..

Ama tek bir gerçek vardı ve yol alıyordu..
Doğru yaşayan, vergi ödeyen ve erdemli düşünen tüm toplumlar tırnaklarını biribirine sürterek, makas ve oraklarını biliyor çekiç ve çivilerini diziyor, kerpeten ve tornavidalarını yağlıyordu..

Ballı yağcıların sonu yaklaşıyor. 21 yüzyıl kaosundan çıkacak yeni düzen şimdiden taç yapraklarını ütülüyordu..

Düşündüğü dilede sevişip düşmanının dilinde savaşanlar yavaş yavaş kollarını sıvıyor , sıçılımlı açılımlarda derman arayanlar ise çingenenin çalıp kürdün oynadığı kasap havaları ile kıvrıdıkları yalanlarına karşın;

Halk kendini , körgözüne parmağını sokarcasına olmak koşulu ile Köroğullarına, Aşık Veysellere, Hacı Bektaşilere ve Tebrizli Şems'lere bırakıyordu..

Terzi yamağı
KIbrıs 13 nisan 2010 çıkarma plajı :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder