7 Aralık 2010 Salı

mısır mı kısır mı..

Eskiden (1. 12 Eylül) vergiler yol, su yerine elektrik ve cop olarak dönerdi size , değişim ise (2. 12 Eylül) o cobu armağan etmiş meğerse öğrenci karnındaki hamile bebeğe bile...Hadsizliğin kara lekesi ...

Mısır mı, kısır mı? Yoksa Tüp bebek meselesi bir başka nasır mı ?

Yapalım elbet .
Emir etsinler, 3 değil 5 tane,hatta 5 de yetmez 7 tane yapalım.
Yedi kocalı Hürmüz’e sanırım pek erkek kalmadı, işi tüple idare edip sonra top kek kılıklı engelli geleceğimize ağlamayalım…

Birkaç yıl önceydi. Bitişik binadaki büyük şirket kiraladığı mağazayı bırakıp henüz oradan ayrılmıştı. Kiralık levhası asıldıktan bir kaç gün sonra levhanın orada olmadığını, yerine dev bir reklam etiketi yapıştırıldığını fark ettim .
Nerede ise hayır kurumu olarak çalışan anne ve çocuk sağlığı merkezini andıran bir de şefkat dolu logosu vardı..
Kocaman afişte ise :‘’Tüp Bebek Merkezi’’ ..

Adeta, lüks bir havalimanı görüntüsündeki modern ve davetkar cephe biter bitmez servise açıldı ve çok geçmeden iş hanının üstkatlarında da aynı tarz dekorasyonun perdeleri belirmeye başladı . Perdesiz pencere, kiralık ya da satılık ev demekti hani ya, ama bu kez satılan yasadışı ahlaksızlıktı o tüllerin ardında belli ki birşeyler saklanmakdaydı…

Ünlü bir özel hastahanede görevli bir ve bay bir bayan hekim kurmuştu bu akıllı zihniyeti çakal olan tezgah şirketini..Çok geçmeden, giden gelen nüfusunun anlaşıldı ki, hepsi tesettürlü şahsiyetleri.. Demek ki neymiş emir ile değil, doğa zaten el verirmiş canı, eğer varsa ahlaklının doğacak bebeğini..

Zaten ülkemizdeki tüp bebek merkezlerinin nerede ise tamamı yasalara aykırı inşa edilmiş ve ruhsst verilmişmiş.. Vakıf Gureba ya da Zeynep Kamil hatta Sülaymaniye doğum evinin modası geçmişmiş. Şimdilerde ise pahalı bir butik misali, anlaşılmaz latince adlı afişi ve kredi kartına taksitle ödeme imkanlı artık hepsinin ticarethaneleri imiş…Genel sermaye tüplerini bağlatmışlar ile zaten günümüzde bir yandan da kerhane işletmekteymiş..

Sadede gelelim.
Merakımı celbetti bir de ben araştırayım dedim..
Meğerse eksi 140 derecede dondurulmuş sperm yada yumurtaların embriyoların gizeminde neler varmış neler . İnek döller gibi bizim insan koyun olur meler…
% 17 sinde sizofreni, %66 sında kalıtımsal hastalık iddaları..
%80 eksiklik ise erkeklik sperminden kaynaklı, bu durumda donor (bağışçı) menşeyi dosyalarda saklı . Hapishanelerden elde edilen sperm miktarı genelin % 50 sini çokdan aşdı. Zaten millet gelecekde açtı…

İnsanoğlu engellisini üreten ve doğduğunda yaşatan tek canlı .. Doğal seleksiyonun mükemmeliyetine hep karşı . Çünki aklındaki tek servet alışın verişin çarşılarında saklı …

Sadede devam edelim ,
Kaçak hastahane döllemeye gizli gizli devam ediyor . Üst katalara açılmış hasta odaları tesbit durumunda 6 aylık cenine bile kürtaj uyagulayıp kamu çöpüne atmayı gayet iyi beceriyor . Tıbbi atık altında ise sadece yurtdışından ithal tıbbi techizat ve malzeme atığı bulunuyor…( aksini iddaa edene noter onaylı fotograflar sunulur ! ) Ama sağlık bakanlığı ve belediyte ile bunlar belli ki bir şekilde andlaşma ve paylaşma yolu bulunarak toplatılıyor..

Sababade de gelelim,
Malum suni dölleme merkezinin arka sokağa bakan cephelerine dev komprosörler yerleştirilmiş…Sokak sakinlerinde uyku haram …
Kent içinde 90 desibeli geçmiyecek ses sınırı, komprosörler ile zaten kara kent gecelerini haram aman aman edermiş ..
Şikayetçi oluyoruz.. Çevre ve orman bakanlığı gelip ölçüm yapıyor.. 120 desibel sese hemen uyarı yazılıyor..
Bir kaç gün sonar iki patron al el usül bir pastahaneden aldıkları vakum naylunlu çikulata ile damlıyorlar özür dilemeye.. Hemen tedbir alacaklarını ses yalıtımı yapacaklarını onaylayıp ayrılıyorlar sahte bir gülümseme ile…

Bakkal brandası kılıklı kırmızı körüklü bir güneşlik yerleştiriliyor bir kaç güne kompresör canavarlarının üzerine.. Ses azalacağına, bir de pvc naylonun titreşimi ile artmış nedense.. Geceyi bekliyor ve aynı ekibi tekrar arıyoruz..
Bu kez gelen ekip, care yok binanın elektriğini kesmek zorunda kalıyor..

Hamile öğrencinin karnındaki bebeği coplayan zihniyete inat bizde milyonlarca embriyoyu omlet yapıyoruz böylece . Ve zannımca SGK ya daha fazla doğacak engelli yükü koymuyoruz o gece …

Karanlığa düşmek yada düşürülmek değil ki asıl mesele, onu akıl ışığı ile aydınlatmakdır kurtuluşun anahtarı en çaresiz anda bile !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder