27 Ağustos 2009 Perşembe

Top'lu iğne 11

Yamak tekrar ekranlarda!

Memleketin gözü aydın. Yamak Ekranlarda! Karacamlı bir minibüs ve genç bir jigoloyu mecradan kopmuş medya yıldızlarına metazori üslubu ile sadece vaad eden ekranlarımıza maalesef boyun eğmemeye zorlanıyorum.
Bu yazı dizisinin de aslında ilham kaynağı olan –Toplu İğne- adlı tv programımı azınız hatırlar sanırım.
Hani RTÜK tarafından genel ahlaka aykırı bulunarak uyarıldığımız 13 bölümlük improvize (doğaçlama) kayıt ama kayıt dışı bir vtr (bantdan) program. Rahmetli Ufuk Güldemir’in reklamına koyduğum sıfatlardan birini afaroz ettiği ironik, erotik, politik format. (kovulan sıfat erotik idi elbet!) Ama ben toplu iğne dememiştim ki! Top’lu yani askeri havan topu demek istemiş idim.
İğne dedi isem de, Hakkari Yüksekova demiştim.
Yani şırınga. Sonrada, oniki artı bir diyerek başlamış ve ekranlara kırmızı noktasının içinde fingirdeyen 12’sini ilk kez koyduğumuz dizin gelmişti gözlerimin önüne. Hatta, Sevgili Mesut Yar, polyester ineklere, yağmur altında kırmızı kravatı ile ILYADA okuyor ve tarafımdan Jacuzzide Basralı Ömer okunuyordu.
Oral Eğil konut fonu yerine ne vereceğini düşünürken şaşırıyor kayıda da makas vurmaya çalışıyordu.
Şimoi Rengarenk inekler doldu gerçi caddeler de ekranlar da ama neyse boşverelim çişantaşındaki inek festivalini biz.
3Şubat 2005 de yayına başladığında ise hemen ardından Cemal Kutayı kaybediyorduk.
Kaybettiğimizin tarihçiler değil tarih olduğunu anlamış üç, beş deli Adius ve Adobelerde harmanlanan görsel kayıtlara uzun mesailerde, geceleri adeta hücre evine dönüştürülen prova odasındayataklık yaptırıyor, taksitli aldığımız bir pc de de render denen harmanlanmaya bırakarak, her hafta yayın öncesi external yani (harici) hafızalar ile günlük taşıyor Murat Onguna stresli mesailer yaptırıyorduk ve böylece en sonunda kanaldaki arşivi de silmek ve tüm kayıtları güvenlik altına almak zorunda bırakılmıştık. Hey gibi günler. Maçka Demokrasi Parkı’nda -3 C° de demokrasi uğruna soyunmaya kalk ve gözaltına alınırmısınız alınırsınız. Darı ambarlarında pastorize süt, Antalya helalarında galvaniz ve Almanya fuarlarında turizm skndallarının olduğu günler... Hepsi özde kaldı sözde gitti heyhat! Sonra, beni o kanalda bir çalışan zanneden Osman Tan bey gezindi etrafımızda bir süre. Beni Hop Star’ına yeni Yüri Gagarin üyesi yapsın diye.
Uzay çağındaydık ya. Benden çıkınca NAKKA, uzaylılar bastı o ekranı aniden...
Gökhan Eşeli bey bile vardı bir ara –Zoryantel Sıkar- yarışması için. Orada da kıvrak kaselikten çatlak kaseliye çivriliveren hayatları izledik ben illa da olmaz deyince sanki. Fatih Aksoy beyi ise Milano –Etro da Aysun Hanımla alışverişte gördüğümüzde selam vermemiş ama geçen aylarda yönetim kurulu başkanı sıfatı ile telefon etmek istemişti sekreteri vasıtası ile üretici endüstri adına.
Bağlanmamıştım bile nakka da nukka! -Tv için arıyorlar ise rahatsız edilmek istemiyorum!- Sonra aylar önce –Mola Draje- içinde Armağan bey girmişti devreye. Gerçi geçenlerde sen kitap mitap yazıyorsun senaryocu var mı diye de aradıydı ama soğan moğan doğramak gibi hitap ettiğinin fakında bile değildi.
Hafif pembeleştirilmiş yine beni hayat. No da No! 6.Filo. GO HOME günleri. Megazinciler sağolsunlar ama. Beni Kıbrıs’da görünce tüm kameralar diserekte! Başka teklifler yoktu sanmayın. Vardı elbet. O Afyon kokusu sinmiş ekranlar hala yılmak bilmiyordu. Turfandacı projeksiyon şirketinin bayanları bu kez kapımı çalıyordu. Queers of Guys. Yani erkekler için eşcinseller yeni yaşamlar kuruyor.
Seyfi Dursunoğluna tülaat yasağı koy Bülly bebeğe muhabbet izni ver. O da olmadı elbet. Aklımı sanatımı ve ahlağımı yemedi sermaye. O güne kadar erdem saydıklarımı değil kıçımı davet ediyolardı bu kez canlı yayına. Gerçi aynı çikolatadan 32.Gün tatmıştı bir kez bilmem akıllarında mı acaba? Al hamalı şimdi parlat bakalım. Sonra da kurda kuşa armağan et. Et ki gencecik hayatların içine edilsin. Demiştik ya kumar yasak. Oysa Müptezel Beygir bile nallarını boyacıda reklamla cilalatınca tıraş olurcasına tımar oluyorlar bunlar aslında. Sanki ayağında kundura ile usturaya uğramış traji komik de diğer yanda kıskıs gülüyor tüm bunlara aslında.
Yaa Ne Ahmet Çelenk bey kalmıştı, ne de Pelin Akad. Hatta o zamanlar oğlunu okuldan hangi araba ile aldıracağı paniğinde internetini açmış benim projemin nereden çalıntı olduğu hayalini kurmaya başlamıştı. Moda MANIA. Çılgın modacı idi o zaman fikrim. Türkiye en çılgın modacısını arıyor ve canlı yayında salatalıklardan güvenlik görevlisi tasarımları yapılıyor olacaktı canlı yayında. Av mevsimi açılınca ise vekile kürk manto da yakışacaktı ikinci ciltmiş gibi saran en modern makas darbeleri ile. Daha bitmedi, durun biraz. Manzumeye ara verip gerçeklere dönelim.
Canlı yayında İbrahim Tatlıses beye yünlü bayrak, Afrodite pembe Kaos GL dergisi bir yana, canlı yayında kitabım Şenay Akay’a anayasa edasında. Fox da Şenay Düdek ile Şakira’nın zilli donunda assolistler hemde onun aldığı eşşek çıktı şakasıyla. Kafalar karışıyor değil mi? Ekranların önünde kalınca durum bu. Hele bir de içinde kalıncayı düşünün diye anlattım bunları. Evladım kelim çıkmasın yakarışları meclisten, salülit sıkıntısı iblisden gelir mi gelir o zaman.
O zaman bir kez daha düşünür ve pimi çekersiniz. Evet şaşırmayın bu kez olacak. Hemde kiralık anne olsam bile? Tabii spermlerin tek renkli mi rengarenk mi nüfus kağıdından geldiğini gözeterek. Bir de uygulamalı mı uygulamasız mı meselesi var tabii ki.. Sıkı durun açıklıyorum ama etap etap toplu konut gibi. Ne Malazgirt ne de Uhud değil bu kez konu.
Bu kez Barbaros Bin Ladin değil kütük gibi bir taze ladine dönüşüyor ve diyorum ki: En büyük kargaşalardan en yalın çözümler doğar! Yok canım bunu ben değil W.Churchill söylüyor. Bu kez arkam kalın ama sadece arkamdakiler değil! Sn. Okan Bayülgen beyefendi ve Sn. Reyhan Bıçakcı hanımefendi sorumlu olacaklar artık benden eğer kabul ederlers ise yani. Makine TV prodüksiyon kurumu. Tüm yasal haklarımı onlara devrediyorum cidden. Çünkü dostlarım işinin piri. Benim anam senin ananı herhanede görmüş misali her deliğini öğrendiler ve kevgire döndüler gerçekten. Bu yüzden benim çatallı dilimi en iyi onlar süzer ve delik cebimi de en iyi onlar diker diye düşündüm. Yetkili mercilere MERSİ der saygıyla duyururum. Zaten çoktan Şansalizim kanunlarını Ayşe Özyılmazel de verdi Sabah’dan, Milliyet ise Aylin Varon dan... Balçiçek Pamir’den de hadi yamak geldi, Şenay Düdek’den de.. Yeşim Salkım’dan –Aman ne yaparız- espirisi, Kadir Çöpdemir’den ise Borsalino şapka bildirisi de kulaklarımda hala...
Peki ne mi olacak? Varoşlara sapmadan doğulu olup doğudan kaçmadan, batılıymış gibi belden aşağı vurmadan ama Sn. Turhan Selçuğa da danışmadan iş yapmadan. R leri ve yumuşak G leri yutmadan, ağız ve burundan salya sümük sarkıtarak duygu sömürmeden nasıl olacak bu iş?
Olur mu olur! Akkaya Production ve Kanal D ile ufukta belirdi bir proje belki Eylülde.. Eylül’de gel ama hadi Eylül biran önce gel. Ya beri gel benden yana anlaşalım ya beri git düşman kalalım. Her ikiside uyar mı uyar. Bu coğrafya uyur mu uyur.
Kıbrıs’da geçen hafta kuyuları tuz bastı yazdım; burada göller, nehirler satılık oldu. Şom ağzımı şambabası gibi yapayım ki devamını sizin için saklayayım.

09.08.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder